
I. Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu
I. Dünya Savaşı, 1914 ile 1918 yılları arasında gerçekleşmiş ve dünya tarihinin en yıkıcı savaşlarından biri olmuştur. Bu savaş, özellikle Avrupa’daki siyasi ve ekonomik güç dengelerini değiştirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu, savaşa katılımıyla birlikte büyük kayıplar yaşamış ve savaşın sonunda topraklarını kaybetmiştir. Osmanlı Devleti, çeşitli cephelerde savaşmak zorunda kalmış ve bu durum, imparatorluğun çöküş sürecini hızlandırmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Savaş Sürecindeki Durumu
Osmanlı İmparatorluğu, Mondros Ateşkes Antlaşması ile savaşın sonunda teslim olmuştur. Bu anlaşma, imparatorluğun pek çok toprak parçasının düşman güçlerine bırakılmasına neden olmuştur. Savaşın yıkıcı etkileri, halkın yaşam standartlarını düşürmüş ve sosyal huzursuzlukları arttırmıştır. Bu kaotik ortamda, Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki Türk Birliği, Suriye cephesinde başarı göstermiş ve Halep’e çekilerek yok olmaktan kurtulmuştur.
Mustafa Kemal Paşa’nın Liderliği
Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim 1918’de Adana’ya gelerek, bölgedeki askerî durumu gözlemlemiş ve burada önemli kararlar almıştır. Liman Von Sanders’in teslimiyetine karşılık, “Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşıdır.” diyerek, milli bir direnişin temelini atmıştır. Bu durum, Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımlarından biri olarak tarihe geçmiştir.
Adana ve Çukurova’daki Gelişmeler
Adana, savaş sonrası dönemde işgal kuvvetleri tarafından hedef alınmış ve bu durum, yerel halk arasında büyük bir tepki yaratmıştır. 23 Kasım 1918’de İstanbul Hükümeti’nin verdiği karar, Adana’nın boşaltılması yönündeydi ve bu karar, halk arasında büyük bir protestoya neden olmuştur. İşgal kuvvetleri, Mersin Limanı’ndan Çukurova’ya girmiş ve Türk halkına karşı çeşitli zulümler uygulamıştır.
Ermeni Meselesi ve Tüm Ülke Üzerindeki Etkisi
Fransız işgal kuvvetleri, Adana ve çevresine Ermeni nüfusunu yerleştirme çabalarına girişmiştir. Bu süreç, 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile Anadolu’nun doğusundaki Türk halkına yönelik uygulanan ağır baskıların devamı niteliğindeydi. Ermenilerin, Türk halkı üzerindeki baskıları ve işkenceleri, bölgedeki huzursuzlukları artırmış ve Türkler arasında örgütlenme ihtiyacını doğurmuştur.
Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatı’nın Kuruluşu
Türkler, bu baskılar karşısında örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatı‘nı oluşturmuşlardır. Bu teşkilat, milli direnişin ve bağımsızlık mücadelesinin sembolü haline gelmiştir. Şubat 1920 itibarıyla milli kuvvetler, düşmana karşı zaferler kazanmaya başlamış ve bu zaferler, örgütlenme ve moral açısından büyük bir güç sağlamıştır.
Fransızlarla Savaş ve Başarılar
1920’de, milli kuvvetler Toroslar’dan Fransızlara saldırıya geçmiş ve 27 Mayıs 1920’de Fransız orduları komutanı Mehil, milli kuvvetler tarafından esir alınmıştır. Bu olay, Kuvay-ı Milliye’nin ilk siyasi zaferi olarak tarihe geçmiştir. Ardından, Fransızlar Mersin-Adana hattına çekilmiş ve kuzey Çukurova tamamen kurtarılmıştır.
Ermenilere Yönelik Soykırım ve Sonuçları
10 Temmuz 1920’de Ermeniler, Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım harekâtına girişmişlerdir. Bu olay, “Kaç Kaç” olarak adlandırılmış ve on binlerce Türk, Toroslar’a doğru kaçmak zorunda kalmıştır. Bu dönemde Türk halkı, büyük kayıplar vermiş olsa da, direniş ve mücadelelerini sürdürmüştür.
Barış Süreci ve Sonuçları
5 Ağustos 1920’de Mustafa Kemal Paşa, Pozantı’ya gelerek Pozantı Kongresi’ni yapmış ve Türk kurtuluş mücadelesini daha da güçlendirmiştir. Kasım 1920 sonlarında, Türk kuvvetleri Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmış ve Fransa, TBMM hükümetini resmen tanıyarak barış yoluna gitmiştir. Türk-Fransız Barış Antlaşması, 20 Ekim 1921’de Ankara’da imzalanmış ve 5 Ocak 1922’de Fransızlar Çukurova’dan tamamen çekilmiştir.
Adana’nın Kurtuluşu ve Bayrak Sembolleri
5 Ocak 1922, Adana’nın kurtuluş günü olarak kutlanmış ve bu tarihte Büyük Saat ile Ulu Camii arasına büyük bir bayrak çekilmiştir. Bu bayrak, Adana’nın simgesi haline gelmiştir. Adana’nın kurtuluşu, milli mücadelede önemli bir dönüm noktası olmuştur ve Türk halkının bağımsızlık mücadelesinin sembolü olarak anılmaktadır.