Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.”
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Zalimin zulmünü önlemedikçe size de kurtuluş yoktur.”
Aziz Müminler!
Yüce dinimiz İslam, zulmü haram kıldığı günahlardan biri olarak tanımlamaktadır. Zulüm; adaleti gözetmemek, hak ve hukuk tanımamaktır. İnsanların canına, malına, namus ve haysiyetine kastetmek, zulüm olarak nitelendirilmektedir. Bu, insanın Rabbine, kendisine ve çevresine karşı işlediği bir suçtur ve dünyanın huzur ve barışı için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Toplumların helak olma sebeplerinin başında zulüm gelmektedir.
Kıymetli Müslümanlar!
Cenâb-ı Hak, yeryüzünde adaletin tesis edilmesini ve zulmün ortadan kaldırılmasını emretmiştir. Gönderdiği bütün Peygamberlere, hakkın hâkim kılınması için zulüm ve zalimlerle mücadele görevi vermiş, zulme ve zalime karşı durmaktan kaçınanları ise uyarmıştır. Bu sebeple, zulüm ne kadar büyük bir günahsa, zulme rıza göstermek de o kadar büyük bir günah ve ağır bir vebaldir. Mazlumun yanında olmak, maddi ve manevi imkânları onlar için seferber etmek, imanın bir gereğidir. Her ne sebeple olursa olsun zalime destek olmak, onlara meyletmek veya zulmü görmezlikten gelmek, yapılan her suça ortak olmaktır. Yüce Rabbimiz bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: وَلَا تَرْكَـنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُۙ “Zalimlerin yanında olmayın; sonra ateş sizi de yakar.”
Değerli Müminler!
Yıllardır Filistin’de uygulanan zulüm, son bir yılda benzeri görülmemiş bir soykırıma dönüşmüştür. Dünyanın gözü önünde bir millet topyekûn tarihten silinmeye çalışılmakta. Siyonist zalimler, çocuk, kadın ve yaşlı on binlerce masumu Gazze’de katlettiler ve katletmeye devam ediyorlar. Şimdi de küresel suç ortaklarıyla birlikte aynı katliamı diğer İslam beldelerine yayarak, dünyayı savaş alanına çevirmek istemektedirler. Ancak şu husus unutulmamalıdır ki, her geçen gün İslam beldelerinin kan ve gözyaşı diyarı haline gelmesinin başlıca sebebi, Müslümanlar arasındaki ümmet bilincinin ve kardeşlik hukukunun zayıflamış olmasıdır. İnananların ilim, bilim ve teknoloji alanındaki üstünlüğünü kaybetmesidir. Oysaki Cenâb-ı Hak, وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” buyurmakta, birlik ve beraberliğimizi her zaman güçlü tutmamızı, her türlü tefrikadan uzak durmamızı istemektedir. وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ “Düşmanlarınıza karşı gücünüz yettiği kadar hazırlık yapın, kuvvet hazırlayın.” ayetiyle de düşmanlarımıza karşı her alanda güçlü olmamızı emretmektedir.
Aziz Müslümanlar!
Zulüm asla payidar olamayacaktır. Zalimler, hain emellerine ulaşamayacaklardır. Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Bize düşen ise, her türlü ihtilafı ve çekişmeyi bir kenara bırakmak, İslam kardeşliğini esas almaktır. Ümmet bilincini canlı tutmak ve birlik ile beraberliğimize sahip çıkmak için gayret göstermektir. Maddi ve manevi her alanda güçlü olmak, barış ve huzuru temin etmek için çaba sarf etmek gerekmektedir. Zulme destek verenlere ve binlerce masumun kanında eli olanlara her alanda kararlılıkla karşı durmak, zulme ve zalimlere karşı yapılacak olan etkinliklere kayıtsız kalmamaktır. Unutmayalım ki, zalimlere karşı atılan her adım, söylenen her söz ve gösterilen her tavır, İslam beldelerinde barış ve esenliğin yeniden hâkim olmasına, mazlumların gözyaşlarının dinmesine vesile olacaktır.
Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bizi her an kötülere ve kötülüklere, zulme ve zalimlere karşı uyanık ve tedbirli olmayı emreden şu hadis-i şerifiyle bitiriyorum: “Kim bir kötülük ve haksızlık görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın asgarî gereğidir.”
